NECİP MEMİLİ & DİDEM DAYICIOĞLU

Onların klasiği; zamana meydan okuyan, dönüşerek güçlenen ve daima özgün kalan bir çizgide.
Tiyatroda ilginizi çeken klasik metinler mi yoksa deneysel yorumlar mı?
Necip Memili: İkisi de diyebilirim çünkü klasikten vazgeçmek imkansız. Yüzyıl önce yazılmış metnin bugün hala gerçekliğini koruduğunu ve güncel yaşantıya birebir etkisi olduğunu görmek çok enteresan. Modern metinlerde de tiyatro algısını bambaşka bir yere taşıyan çok iyi yazarlar var, dönemin olaylarını kaleme almak zor iş ve cesaret örneği. Onların algısını, zihinlerinin nasıl çalıştığını, hayata nasıl baktığını izleyebilmek insana bir gestus kazandırıyor. İkisini de birbirinden ayıramıyorum.
Bir oyunu gerçekten klasik yapan şey nedir?
NM: Metin zamanın ötesine geçebildiğinde klasik oluyor ve her dönemde farklı şekilde yorumlanabiliyor. Oyuncunun metnin içinde kalması, onun sunduğu yönelimleri es geçmeden aynı zamanda kendi yorumuyla metni aksettirmesi, hem izleyici hem de oyuncu için çok lezzetli bir şey. Bu ortak noktaların kesişmesi, oyuncunun iyi bir oyun ortaya çıkartmasına ortam sağlıyor; sonuç olarak da iyi yazılmış bir metin ve iyi bir yorum, oyunu bir klasik haline getiriyor.
Türkiye’de tiyatro kültürünün değişimini nasıl yorumluyorsunuz?
NM: İnsanların çağdaş metne yöneldiği bir ortamın olması, ödüllü metinlerin uyarlamaları ya da çevirileriyle sahnelenmesi çok keyifli. Bunun yazar arkadaşlarımın da önünü açacağını düşünüyorum. Modern metinlere her zaman ihtiyacımız var.
Oyunculukta sezgisel mi yoksa analitik bir yaklaşım mı benimsiyorsunuz?
NM: Sezgilerimle hareket etmeye başlayıp sonra planladığım bir sürece doğru evriliyor. Çünkü, Necip’e ait olmayan özellikleri, karakterin fizyolojisi ve duyguları da dahil detaylarıyla anlamaya çalışıyorum ki ona şekil verebileyim ve kendi bedenimde sakil durmayacak bir hale getirebileyim. Shakespeare’in elinden çıkmış bir karakteri oynamak bir oyuncu için çok zordur ama konforludur da aynı zamanda. Çünkü size çok done verir; araştırmasını iyi yaparsanız karakteri yaratmak, onun duygusuna ve tavrına bürünmek daha kolaydır.
Karakterle bütünleşmek mi, karakteri oynamak mı?
NM: Her zaman karakteri oynamaya çalışırım. Hatta özellikle tiyatroda, seyircinin biraz da olsa oynadığımın farkına varmasını sağlamak keyfi daha da artırıyor. Rolü tamamen giyinmek benim için hakimiyeti kaybetmek demek. Oyunculukta en çok önüme koyduğum konu, otokontrol.
Bu zamana kadar hangi karakter sizi en çok zorladı?
NM: Şu an Serdar Biliç yönetmenliğinde Zorlu’da Afife’de oynuyoruz. Afife, Türkiye’nin geleneksel tiyatro örneklerini taşıyan bir kumpanyanın hikayesi. Bu oyundan önce yaklaşık beş yıl boyunca Yüzbaşı Ölüm Sallamaz olarak Kemal Aydoğan’ın rejisini yaptığı Bira Fabrika’sında oynadım. Koffi Kwahule’un yazdığı müthiş bir burlesk, Bira Fabrikası. Yüksek performanslı bir oyundu, yaklaşık 7-8 kilo verdim bu süreçte. Bugüne kadar en zorlandığım karakter olabilir; çok da keyifliydi.
Giydiğiniz koleksiyonun sizde yarattığı his ne oldu?
NM: Çok rahat. Dikkat çekici. Cool. Sevdim. Eşimle birlikte dahil olduğumuz için daha da çok!
DİDEM DAYICIOĞLU
Klasik kelimesi kalıcılık mı dönüşüm mü?
Didem Dayıcıoğlu: İkisi birden. Çünkü klasik, 20 yıl önce sadece bana ait olan bir koltuğun kumaşının değiştirilip Necip’le birlikte kurduğumuz hayata uyarlanması da olabilir; bugün Asya’nın üzerinde oynadığı bir parçaya dönüşmesi de... Yıllar önce aldığım kaşmiri hala gardırobumda tutup giyebilmek de klasik, tekrar izlediğim bir dizinin bana aynı hissiyatı vermesi de. Sanırım klasik, sevdiğim şeyleri zamansız bir şekilde hayatıma dahil edebilmek.
Moda tarihinde hangi dönem size ilham veriyor?
DD: 70’lerin ruhunu her zaman hissediyorum. Belki fizyolojime daha uygun bulduğum için, belki de ruhuma hitap ettiği için... Ama hiçbir zaman tek bir dönemi kendime referans alarak ilerlemedim. Zaten günümüzde moda dünyasında keskin çizgiler kalmadı; her dönemden ve formdan parçalar bir araya getirilebiliyor ve özgün stiller yaratılabiliyor. Artık daha çok styling’e odaklanıyoruz; nasıl giydiğimiz ve neyle kombinlediğimiz ön planda.
Klasik dendiğinde aklınıza gelen moda ikonu kim?
DD: Sienna Miller. Hem zamansız hem de bir trendsetter gibi hissettirmesi nedeniyle. Birçok markayla büyük iş birlikleri yaptı ama İngiliz tarzını hiç kaybetmedi veya farklı bir kimliğe bürünmedi. Hep kendine ait bir gustosu, değişmeyen bir tavrı ve ikonik sarı saçları vardı. Onu takip etmeye başladığımda 18 yaşındaydım ve o günden bugüne hala ne yaptığını, ne giydiğini merak ederim.
Bu koleksiyonun sizde yarattığı his ne oldu?
DD: Bu koleksiyon feminenliği korurken konfor alanında kalabilmenin gücünü hissettirdi bana. Konfor benim için önemli, bunu kendi vücut formumu kaybetmeden deneyimlemek gerçekten güzel bir his.
Gestus: Brecht’in ortaya attığı, sahnede karakterin toplumsal konumunu belirten jestler.
Genel Yayın Yönetmeni I Damla Kürklü
Proje ve İçerik Koordinatörü I Özge Sarıkadılar
Proje Direktörü I Barış Çakmakçı
Yayın Direktörü I Seval Akbulak
Editör I Yağmur Baki
Video I Batuhan Kucam
Fotoğraf I Barbaros Cangürgel
Moda Editörü I Ece Öğütoğulları Altın
Saç I Hüseyin Bayrak
Makyaj I Bedirhan Aydın
Video Asistanları I Berke Kapot
Fotoğraf Asistanları I Neslihan Akkaya, Emre Taştekin
Moda Editörü Asistanı I Ecem Candan
Prodüksiyon I Ebru Avcı
Teşekkürler I ALokal Assembly