Murat Süter
Bugün modanın geldiği noktayı nasıl yorumluyorsun? Sence moda tanım değiştirdi mi?
Tanım değiştirmedi, ama çok çeşitliliğe doğru kaydı. Moda da bir ifade özgürlüğü savaşında aslında. Senelerce kendini tekrar halinde olan endüstri, vizyoner tasarımcılar sayesinde başka bakış açıları buluyor ve uyguluyor. Gelecek için de ümit veriyor ve bu çok sevindirici.
Moda haftalarında gördüğümüz erkek giyimi bambaşka yerlere gitti ve tüm kalıpları kırdı. Ama yeni nesil giyim tarzı Türk erkeklerine pek uymuyor. Türk erkekleri giyim konusunda konservatif mi?
Erkek modasını kadın modasıyla karşılaştırınca hep daha tutucu oldu. Kırılan kalıplar bu gerçeği değiştirmiyor. Bu tutuculuk negatif bir tutuculuk değil, erkeğin dünyaya bakış açısının getirdiği bir sonuç. Yani aslında Türk erkeğini ayrı bir vaka olarak incelemek doğru olmaz. Ülkelerin kültürel çeşitliliği modaya bakış açılarını belirliyor. Gucci’nin yaratıcılığına hayran olduğum, ama aynı zamanda giyimini zor bulduğum koleksiyonları Güney Kore’li gençler tarafından giyildiğinde sanki onlar için dikilmiş kadar doğal bir görüntü verebiliyor. Modanın güzelliği de bu aslında. Ayrıca erkek modasında kalıpların kırılmasının tarihi günümüz değil. Bugünün kodlarının temeli 1990 ortalarında atılmaya başlandı. ’80 ortalarında dünyada başlayan tutuculuk, bu tarihlerde Prada gibi öncü markaların erkek modasına bakışlarını değiştirmesiyle beraber kırılmaya başladı. Çok önemli gördüğüm bir dönüm noktası da, David Beckham’ın modaya bakışının tüm dünyayı etkilemesiydi. Futbol oynayan, her erkeğin kendini özdeşleştirebileceği bir figür giyimiyle milyonları etkiledi. Giyilmez sanılanları giydi, o zamana göre aykırı sayılabilecek tarzını herkesin gözünde hızla normalleştirdi
Sence David Beckham bu etkisinin farkında mıydı?
İlk başlarda olmasa bile sonradan farkına vardığını düşünüyorum. Bu etkiyi, tüm ailesiyle beraber, hala sürdürüyor. Yeni yeni konuşmaya başladığımız “influencer” kavramının öncülerinden biri Beckham.
Peki sence insanlar stille mi doğuyor stil sahibi mi oluyor?
Geçenlerde bir röportajıma baktım, stili geliştirilebilir bir şey olarak adlandırmışım. Buna hala inanıyorum. Kendimi düşününce, bir stille mi doğdum bilmiyorum ama kendi stilimi geliştirdim zamanla, bunu biliyorum.
Boğaziçi ekonomi mezunusun...
Evet ekonomi okudum, üzerine de finans master’ım var.
Ekonomi, finans, ondan sonra moda hayatına girdi ve şu anda da iç mekan tasarımına ilgi duyuyorsun, henüz bir hobi aşamasında ama orada kalacak mı?
Kreatif dünyanın hayat girmesinin sebebi Mustafa Taviloğlu’dur. ABD’de finans master’ı yapıp Türkiye’ye döndüğümde iş görüşmeleri yapmaya başladım. Bu görüşmelerden biri de Mustafa Bey’leydi. Maslak Mudo ofisinden Bebek’e bir araba yolculuğu sırasında yaptığımız görüşme sonunda bana Mudo Collection erkek koleksiyonunu tasarlamamı önerdi. Ve bu iş teklifi hayatımın gidişatını değiştirdi.
Enteresan bir görüşme olmuş… Haklısın. Mustafa Bey’in aslında hayatımı değiştirdiğini seneler sonra, bu işin kanıma girmesi ve çok zevk almaya başlamamla fark edebildim. Bazen düşünüyorum da, bugün moda olan, plastikten üretilmiş bir ayakkabının 3 bin TL olduğu bir dünyada yaşıyoruz… Endüstrinin dinamikleri hala geçerli mi, çok emin değilim. Geçerli. Geçerli olmak zorunda. Hala dönmesi gereken büyük bir endüstri var ortada. Değişen dünya, rekabetin doruklara çıkması oyunun kurallarını değiştirdi ve bu yeni kurallar endüstrinin dinamiklerini belirliyor artık.
Moda hayatında olduğu için mutlu musun?
Çok. Ben modaya bir ilgi alanı değil, hayatımın çok önemli bir parçası olarak bakıyorum. Tutkuyla bağlıyım işime.
Röportaj: Derya Gürsel Fotoğrafçı: Beste Zeybel ,Mustafa Nurdoğdu
Curated Magazine No.1 sayısı için tıklayın.