Domingos Tótora
Size ilham veren destinasyonlardan ve kültürlerden bahsedersek, nasıl bir tabloyla karşılaşırız?
Hayal gücüm, Brezilya’da çocukluğumun geçtiği Maria da F é’ye derinden bağlı. Sanatsal evrenim, o dönemde öğrendiğim şekiller ve dokularla dolup taşıyor: Dağların kıvrımlı yüzeylerini sessizce izledim ve vadilerin kırmızı topraklarına doğrudan temas ettim. Bugün, küreselleşmeye dayalı bir toplumda yaşıyoruz; bu yüzden kültürümüzün özünü kaybetmemek için hafızayı yeniden canlandırmak oldukça önemli.
Studio Domingos Tótora’nın doğal ortamı tasarım sürecinizde nasıl bir rol oynuyor?
Çevremdeki organik formlar işimin arkasındaki itici güç. Heykel parçaları onlarla doğrudan bir bağlantı kuruyor. Doğa bana ilham vermiyor; ben onunla uyum içinde nefes alıyorum. Biz aynıyız, kafamız karışıyor. Bu doğal, akıcı ve sürekli bir hareket. Bu yüzden eserlerim de daima doğanın bir parçası olarak düşünülmeli.
Tasarımlarınız için kaynak malzeme olarak geri dönüştürülmüş karton kullanıyorsunuz ki bu fikir bile başlı başına oldukça eşsiz. Size bu fikri veren neydi?
Bu konunun güzelliğini bir süre önce çocuklara resim dersi verirken keşfettim. Arka bahçemde bulduğum karton ambalajlarla macun yapmaya karar verdim. Ders sırasında arta kalan hamurdan bir parça şekillendirdim ve bir süre sonra bunun zaten kuru olduğunu ve sebze kabuğuna benzediğini gördüm. Bu malzemenin, yani selüloz kütlesinin gizemini çözmeye devam etmek büyük bir merak uyandırdı. Maria da F é’de süpermarketlerin kapılarına büyük miktarda karton ambalajın atıldığını fark edince de araştırmamı sürdürmeye karar verdim. Bugün kartonu, dokunsal çekiciliğe sahip devasa heykel parçalarına dönüştürüyorum.
Kusursuzluğun peşinde koşmak yerine kusurları işlerinizin bir parçası haline getiriyorsunuz. Kusurlarda sizi büyüleyen nedir?
Kusurlu, kararsız ve eksik şeylere değer veririm. Kırılganlık ve sadelik el ele gider ve hiçbir şeyin kalıcı olmadığı, hiçbir şeyin tamamlanmadığı ve hiçbir şeyin mükemmel olmadığı bir dünyanın kurallarını izler. İşimdeki kusur da zamanı yoğun yaşantıların bir anısı olarak yakalıyor. Zamanı ve kusurluluğu hareket halindeki hafıza olarak yeniden çerçeveliyor.
Çalışmalarınızı özel kılan şey sadece ürünün son hali değil, aynı zamanda sürecin kendisi de. Bu sürecin sizdeki karşılığı nedir?
Bu oldukça şiirsel bir süreç. Kartonu önce parçalara ayırıyorum, sonra da bu karmaşayı düzenliyorum... Süreçten doğan nesne, yaşamın içeriğini ifade ediyor. Karton atölyeye ulaştığında parçalanıyor ve suya batırılıp selüloz kütlesine dönüştürülüyor. Zaman içinde geliştirdiğim ve bana çeşitli dokular elde etme imkanı veren çeşitli hamur türleri var. Toprağın pigmentasyonu, yaratım sırasında gerçekleşiyor.
Röportaj SEVAL AKBULAK Fotoğraflar SAGE CULTURE
Curated No.23’ü satın almak için tıklayın.