GÜNNUR ÖZSOY

Ona göre klasik, belirli bir formu ifade etmekten çok, bir dönüşüm hali.
Sanat tarihinde özellikle sizi etkileyen bir dönem var mı?
Sanat tarihindeki tüm dönemleri kendi içlerinde önemli buluyorum. Bir akışı niteledikleri için çok değerliler. Herhangi bir akımdan değil de sanatçıya ait o eserin kendi dönemi içindeki niteliklerinden etkileniyorum. Soyut çalışıyorum ama Rönesans’tan ve figüratif heykellerden de etkileniyorum.
Bir heykeli “klasik” yapan şey nedir? Zamansız kalması mı yoksa zaman içinde sürekli dönüşen bir forma sahip olması mı?
Doğası gereği heykelin hareketi kapsayan bir oluşumu var. Bir anlamda, hareketin üç boyutlu temsili gibi. Siz onu sabit görseniz de heykel sürekli bir dönüşüm içinde oluşuyor. Eğer dikkat ederseniz birçok kişinin üç boyutlu bir form ya da heykel gördüğü zaman ona dokunma arzusu hissettiğini fark edersiniz. Bu, heykelin yapım aşamasındaki izlerin de bir takibi aslında. O yüzden benim için zamansızlık, belirli bir formu ifade etmekten çok sürekliliği ve dönüşümü niteliyor.
Çalışmalarınızda form ve malzeme arasında nasıl bir ilişki var?
Solo sergiler üzerine çalışan bir sanatçıyım, seriler olarak adlandırıyorum sergilerdeki işlerimi. Bu serilere başlarken ne yapacağımı önceden planlamam. Kendime bir malzeme seçerek yoğun bir şekilde iki sene boyunca o seriye çalışırım. Bu malzeme; mermer, bronz, metal, polyester, keçe gibi herhangi bir materyal olabilir. Seriye çalışırken farklı mecraları da kullanıyorum; desen ve video art gibi. Yoğun bir malzemeyle çalıştıktan sonra farklı bir malzemeye geçmeyi tercih ediyorum.
Formlarınız da kullandığınız malzemeye göre mi şekilleniyor?
Sanat pratiğimin ana kaynağı soyut çalışmak ve formlarımın organik olması. Organik dünyaya, benim dünyama aitler. Kendime sürekli olarak sorduğum bir soru var: “Formlarımı farklı malzemelerle en iyi şekilde nasıl ifade edebilirim?”
Üretim aşamasında sizi en çok zorlayan ve aynı zamanda tatmin eden süreç hangisi?
Zorluk olarak değerlendirdiğimi söyleyemem ama sürekli malzeme değiştirdiğiniz zaman yeni bir şeyler öğrenmeniz gerekiyor. Bence bu çok cazip. Bir sanatçı olarak, üretim sürecini çok önemsiyorum. Bu süreç, meditatif bir oyun alanı gibi gelir bana. Bir akış ve kopuş söz konusudur.
Günlük hayatta etkilendiğiniz unsurlar heykellerinizde nasıl bir karşılık buluyor?
Fikir anlamında, bu konuya dair bir şey üreteyim dediğim bir başlangıcım olmuyor. Ama süreç içerisinde etkilendiğim unsurların formlara dönüşmesine tanık oluyorum. Örneğin “Costa Mea” isimli bir serim var, Latince “benim kaburgam” demek. O seriye başlarken her zamanki gibi spontane bir form yaratmıştım. Sonra o formu parçaladım. Ortaya paramparça bir görüntü çıktı. Bu parçalanmışlıktan bir yol haritası buldum ve ona şekil verdim. Kemiksi, deliksi, süngersi bir form oluştu. Sonradan fark ettim ki o dönemde hem İstanbul’da hem Ankara’da birçok bomba patlaması olmuştu.
Bugüne kadar ürettiğiniz eserler arasında sizin için özel olan bir seri var mı?
Bütün dönemlerimin kendi içinde bir önemi var, bana kattıkları şeyler farklı; o yüzden ayırt etmek çok zor. Ama aklıma ilk gelen, tavandan sallandırdığım heykellerim. O boşlukta asılı durma hallerini, hafiflik hissini, 360 derecede algılama imkanını ve yarattığı çoklu duyguları seviyorum.
Giydiğiniz bu koleksiyonun sizdeki hissi ne oldu?
Sevdim, özellikle pantolon ve gömleğin rahatlığı hoşuma gitti. Kişisel olarak ikinci el kıyafet çok severim. Dolayısıyla o gömleğin bolluğu vintage bir his yarattı bende. Ayrıca birçok hikayeyi hatırlattığı için marka adının kolda yazılması da hoşuma gitti.
Genel Yayın Yönetmeni I Damla Kürklü
Proje ve İçerik Koordinatörü I Özge Sarıkadılar
Proje Direktörü I Barış Çakmakçı
Yayın Direktörü I Seval Akbulak
Editör I Yağmur Baki
Video I Batuhan Kucam
Fotoğraf I Barbaros Cangürgel
Moda Editörü I Ece Öğütoğulları Altın
Saç I Hüseyin Bayrak
Makyaj I Bedirhan Aydın
Video Asistanları I Berke Kapot
Fotoğraf Asistanları I Neslihan Akkaya, Emre Taştekin
Moda Editörü Asistanı I Ecem Candan
Prodüksiyon I Ebru Avcı
Teşekkürler I ALokal Assembly