arrow-left icon arrow-right icon behance icon cart icon chevron-left icon chevron-right icon comment icon cross-circle icon cross icon expand-less-solid icon expand-less icon expand-more-solid icon expand-more icon facebook icon flickr icon google-plus icon googleplus icon instagram icon kickstarter icon link icon mail icon menu icon minus icon myspace icon payment-amazon_payments icon payment-american_express icon ApplePay payment-cirrus icon payment-diners_club icon payment-discover icon payment-google icon payment-interac icon payment-jcb icon payment-maestro icon payment-master icon payment-paypal icon payment-shopifypay payment-stripe icon payment-visa icon pinterest-circle icon pinterest icon play-circle-fill icon play-circle-outline icon plus-circle icon plus icon rss icon search icon tumblr icon twitter icon vimeo icon vine icon youtube icon

Bige Önal

Bige Önal

Bugünlerde şifa bulmak ve daha iyi hissetmek için neler yapıyorsun?
Doğa bana iyi geliyor bu anlamda. Deniz kenarında olmak, ormana gitmek ve müzik dinlemek genel olarak çok iyi hissettiren üç şey. Yoga ya da meditasyon gibi özel bir ritüelim yok. Doğada geçirdiğim vakti çok meditatif buluyorum, duyularımın daha çok açıldığını hissediyorum. Her zaman iyi geliyor, şifa gibi...

Akışta olabilme hali sana ne hissettiriyor? Ya da plansızlık seni strese sokan bir duygu mu?
Hiç strese giren biri değilim, hatta tercih ederim. Akamadığım zaman stres oluyorum işimde. Özellikle beyni çok çalışan biri için “an”da kalmak zor bir şey. Ama uzun bir süredir bunun üzerine çok çalışıyorum. Oyunculuk için de bu çok önemli; eğer “an”daysan bir şekilde oradasın ve oynadığın karakter daha çabuk ortaya çıkabiliyor.

Yaz insanı mısın, kış insanı mı?
Kış ayında doğan bir insan olsam da yazı daha çok seviyorum.

Yaz sana ne hissettiriyor peki?
İlkbahar ve yaz bana her zaman çok daha ferah ve yeni bir dönem başlıyormuş hissi veriyor; bir kere gökyüzüyle bile daha fazla iletişim içinde oluyoruz. Doğayla daha fazla temas ettiğim bir mevsim olduğu için bana iyi geliyor. Maviliklere açıldığımız, daha çok dışarıda olduğumuz ve her şeyin yenilendiği bir mevsim...

Dünya sinema ve tiyatro tarihinde en sevdiğin filmler ve oyunlar listesinde neler var?
Kara mizah duygusu olan oyunları seviyorum. Eugène Ionesco ve Henrik Ibsen’in oyunları mesela. Film özelinde de Yorgos Lanthimos’un bütün filmlerini çok beğeniyorum. Bir tanesini bile ayıramıyorum. Yine Krzysztof Kieślowski’nin renk üçlemesi, Kubrick’in “A Space Odyssey” filmi, Robert Zemeckis’in “Contact 1997”si, François Truffaut’nun “400 Darbe”, Florian Henckel von Donnersmarck’ın “The Lives of Others” ve Alfred Hitchcock’un “Rear Window” filmleri hep aklıma gelenler arasında. Distopik, fantastik filmleri çok sevsem de nostaljik bir tarafım da var. Ayrıca son zamanlarda izlediğim Paweł Pawlikowski’nin “Cold War” isimli çalışması da beğendiğim işler arasında!

Hayatında bakış açını değiştiren kitaplar desek nasıl bir hikaye ile karşılaşırız?
Kitaplarda da tür olarak distopik romanları çok seviyorum. Yevgeni Zamyatin’in "Biz", George Orwell'ın “1984”, Aldous Huxley'in "Cesur Yeni Dünya" adlı kitapları ve Dostoyevski eserleri sevdiğim kitaplarım arasında. Hem klasikleri hem de distopya ve roman arasında kalan, mekanların gerçek ama hikayenin kurmaca olduğu şeyleri seviyorum. Mesela, Umberto Eco tarafından yazılan "Gülün Adı" bunun iyi bir örneği; öyle bir kilise gerçekte var ama hikayesi gerçek değil. Her şeyi okumaya çalışıyorum ama kurgusu bu şekilde ilerleyen kitapları özellikle daha çok seviyorum.

Tüm bu yazarları düşününce dili “ağır”, dünyası biraz “karanlık” romanları sevdiğini söylebilir miyiz?
Şiirsel ve edebi yanı güçlü kitaplar olsa da hikayeleriyle beni alan işler bunlar aslında. Dilinden ziyade hikayeleriyle daha çok ilgileniyorum çünkü. Mesela, Ursula K. Le Guin’in kitaplarını çok seviyorum. Ya da “Gülün Adı” kitabında olduğu gibi, bir hikayenin bu kadar uzağa gidebilme fikrini çok etkileyici buluyorum. Gerçek ile kurmacayı karıştıran ya da distopik kitaplar ilgimi çekiyor.

Dünyada ilhamını besleyen destinasyonlar ve gizli adreslerin var mı?
Hem dünyada hem de Türkiye’de bana her zaman iyi gelen yerler var. Oralara gittiğim zaman algımın daha çok açıldığını hissediyorum. Bazı yerlerin doğasına girdiğimde algım daha fazla açılıyor, her şeyi daha çok hissediyorum gibi geliyor. Türkiye’de Kuzey Ege ve Kapadokya’da böyle hissediyorum; dünyada ise İtalya’da ve Yunan adalarında. Daha gezmediğim çok yer var belki ama çocukluğumdan beri gittiğim Kuzey Ege’de yaşadığım duyguyu hiçbir yerde yaşamadım henüz.

Belki de çocukluğundan beri gittiğin için...
Olabilir, çok nostaljik bir insanım ben. Çocukluğumu hatırlatan her şey çok iyi geliyor bana.

Oyunculuk dışında başka hangi sanatsal disiplinlerle ilgileniyorsun?
Yazıyorum. Yazmaya çalışıyorum daha doğrusu. Birkaç arkadaşımla birlikte yazdığımız bazı senaryolarımız var. Onları ilerletmeye çalışıyorum. Ayrıca bayağı ara versem de seramik yapıyorum boş vakitlerimde. Ama yazmak hala en çok ilgimi çeken şey; kendi işimle de bağlantılı olarak. Dünyayı koruma ve yaratma hali çok ilgimi çekiyor.

Yazdığın şeyler roman ya da öykü mü yoksa sinematografik bir dünyası mı var?
Tamamen dizi ve sinema üzerinden gidiyoruz. Kendi kendime yazdığım sinematografik bir metin ve tiyatro oyunu gibi bir taslak var ama hala sonunu getiremedim. Grubumuzla da 3-4 tane senaryomuz var şu an. Bu fikrin gerçeğe dönüşebilmesini, o dünyanın kurgusunu yaratırken de işin içinde olmayı çok istiyorum. Umarım yakın zamanda gerçekleştiririz.

Çocukluğundan beri oyunculukla ilgileniyor musun?
İlkokuldayken, her cuma günü törenden önce tiyatro oynardık. Her hafta müdüre gidip: ‘’Biz bu hafta bir şey hazırladık, oynayabilir miyiz törenden önce?’’ derdik. Lisede tiyatro kulübündeydim ve böylelikle oyunculuğa başladım. Bunun öncesinde ise, reklam çekimlerine ve Avrupa Yakası’nın setini izlemeye gidiyordum. Orada çok vakit geçirdim, hatta oyunculuğa başlamama vesile olan kişi, Avrupa Yakası’nın yönetmeni Hakan Algül’dü. Etrafımda böyle durumlar hep vardı, belli ki çok da uzağa gidemeyecektim. Orada oyunculuk yapmadım ama seti epey bir koklamış oldum.

 

Röportaj Seval Akbulak Fotoğraf Burcu Karademir Kreatif Direktör Kane Kıvanç Video Emre Durmaz, İbrahim Esmer Moda Editörleri Dilara Vural & Furkan Çelik Saç Doğukan Punar Makyaj  Bedirhan Aydın Fotoğraf Asistanları Furkan Irmak, Furkan Kumaş Saç Asistanı Enes Uçar

Curated Magazine No.22 sayısı için tıklayınız.

Read more

Murat Süter

Murat Süter

Teoman

Teoman

Serkan Keskin

Serkan Keskin

Your Cart

Your cart is currently empty. Click here to continue shopping.