Serdar Kutucu
Otelcilikle ilgilenmeye nasıl başladınız?
Ailemin bir turizm acentesi vardı fakat otelcilik yapmayı ya da turizm sektöründe çalışmayı hiç düşünmüyordum; bu biraz Design Hotels grubu vesilesiyle oldu. Üniversitede ek iş ararken Design Hotels ile tanıştım; aslında şirketin merkez ofisinin tasarımını çok beğeniyordum; tabii yaptıkları işleri de çok ilgi çekici buluyordum. Hem bir pazarlama hem de bir seyahat acentesi olduğunu duyunca hemen başvurmak istemiştim; kapıdan girdiğimde şirketin kurucusu Claus Sendlinger’le karşılaştım ve bir süre Design Hotels’de çalışma fırsatı buldum. O günden yaklaşık 10 yıl sonra Claus benimle irtibata geçerek şirket bünyesinde yeni bir yapılanmaya gitmek istediğini anlattı ve bana bir teklifte bulundu. O zamanlar Viyana’da üniversiteyi bitirmiş çalışıyordum; Viyana’dan Berlin’e taşındım ve Design Hotels’de yeni bir döneme başladık.
Design Hotels çok iyi bir çıkış yakaladı, bunu sürdürmek için neler yapıyor?
Çoğu insan grubumuzun tam olarak ne yaptığını anlayabilmiş değil; bazıları bizi hala sadece bir internet sitesinden ibaret sanıyor; bazıları bu internet sitesinde yer verdiğimiz otellerin hepsinin sahibiyiz diye düşünüyor. Fakat ne böyle bir ilişkimiz var ne de işletmelerine bir katkımız... Biz otellerin kendilerini doğru konumlandırmalarına yardımcı oluyoruz. Otellerin sahipleri farklı, işletmecileri farklı; biz yalnızca onların ana partnerleriyiz. Hizmet verdiğimiz oteller küçük olsalar da lüks segmentte yer alan oteller; dolayısıyla doğru hedef kitleye ulaşmaları büyük önem taşıyor; biz de bu hedef kitleye yönelik pazarlama faaliyetleri yürütmelerine ve günümüzün trendlerini takip edebilmelerine yardımcı oluyoruz.
Fakat tabii ki bizim için her şeyden önce kendi markamızın değeri geliyor. Onu korumak için belli prensiplerimiz var. Çalıştığımız otelleri incelikle kendimiz seçiyoruz. Yılda 300-400 otel, üyemiz olmak için talepte bulunuyor ancak yüzde beşini ancak kabul edebiliyoruz. Kontratlarımızı da beş yıllık yapıyoruz çünkü her şey çok hızlı değişebiliyor; kendi markamızda gördüğümüz değişimleri ortaklarımızda göremiyorsak iş birliğimizi sonlandırabiliyoruz. Örneğin; son üç yıl içerisinde yaklaşık 60 otelle yollarımızı ayırmaya karar verdik. Çünkü bizim için önemli olan portföy kalitesini bozmadan, marka kimliğimizi koruyarak organik bir şekilde büyümek.
Peki otelleri seçerken mutlaka olmasını beklediğiniz özellikler neler?
Bir “check list”imiz yok aslında, daha çok hissettiğimiz bir şey... İş birliğine girdiğimiz otellerin yüzde 70’i inşaat halinde oluyor; yani çoğu zaman bitmiş bir ürüne bakarak karar vermiyoruz. Otelin sahibiyle yaptığımız görüşmeler çok önemli bizim için; çünkü “Bir yerde okuyup öğrendiklerini mi yapacak yoksa hissettikleriyle mi hareket ediyor? İçinde bir tutku, bir sevgi var mı? Yoksa sadece bir girişim mi?” gibi soruların cevaplarını alıyoruz. İşin içinde bir tutku olmayınca mekanın da ruhu olmuyor; ki bu bizim için en önemli noktalardan biri. Bundan sonrası tasarım nasıl olacak, partnerleriniz kim olacak gibi kalite anlayışını oturtmak için gereken şeyler.
Röportaj DERYA GÜRSEL
Curated No.4'ü satın almak için tıklayın.