Michael Sailstorfer
2020’de sona doğru yaklaşırken, Almanya’daki sergilerinizi de düşünürsek, yıl sizin için nasıl geçti?
Herkes gibi, özel ve farklıydı. 2020 fuarlar ve sergiler bakımından önceki yıllara kıyasla daha sakindi, bir yandan üzücüydü ama diğer yandan yaratıcı sürecime odaklanabilmek için daha fazla zamanım oldu.
Sanat, her zaman hayatınızın önemli bir parçasıydı ama heykele yoğunlaştığınız dönemi hatırlıyor musunuz?
Sanat dolu bir evde büyüdüm. Babam sanat okumuştu ve heykeltıraştı. Ben de çizimlerimle sanat okuluna girdiğimde, çizdiklerimin üç boyutlu olması gerektiği yönünde bir geri bildirim aldım. Böylece heykel sınıfına başvurdum ve başlamış oldum.
Çalışmalarınızda fön makinesi, patlamış mısır aleti ya da araba lastiği gibi gündelik objeleri alıp, işlevleri ve alışılmış ortamları dışında, alternatif bağlamlar içinde kullanıyorsunuz. Sizce objelere yüklediğimiz anlamın kaynağı nedir?
Kullandığım objelerin her biri fonksiyonel ve hayatlarımızda birer anlamları var. Onları kendi işlevleri ve orijinal anlamları dışında kullandığımda, kimilerinin “sanatsal değer” diyebileceği yeni anlamlar kazanıyorlar.
İşlerinizin her biri büyük bir canlılık içeriyor, bu bazen renkleri kullanımınızdan bazen de gündelik eşyaları ışık, ses ya da koku yardımıyla farklılaştırmanızdan kaynaklanıyor. Sizce çalışmalarının en önemli unsuru ne?
“En” önemli diye bir unsur sanırım seçemem. Bana kalırsa ortaya çıkan harman, sinerji. Anlatı, renk, ışık ve kokunun kombinasyonunun ortaya çıkardığı konsept.
Röportaj ÖZGÜN YİĞİT TUNA Fotoğraf INA NIEHOFF
Curated No.12'yi satın almak için tıklayın.