arrow-left icon arrow-right icon behance icon cart icon chevron-left icon chevron-right icon comment icon cross-circle icon cross icon expand-less-solid icon expand-less icon expand-more-solid icon expand-more icon facebook icon flickr icon google-plus icon googleplus icon instagram icon kickstarter icon link icon mail icon menu icon minus icon myspace icon payment-amazon_payments icon payment-american_express icon ApplePay payment-cirrus icon payment-diners_club icon payment-discover icon payment-google icon payment-interac icon payment-jcb icon payment-maestro icon payment-master icon payment-paypal icon payment-shopifypay payment-stripe icon payment-visa icon pinterest-circle icon pinterest icon play-circle-fill icon play-circle-outline icon plus-circle icon plus icon rss icon search icon tumblr icon twitter icon vimeo icon vine icon youtube icon

Lonneke Gordijn & Ralph Nauta

Lonneke Gordijn & Ralph Nauta

İnsanın doğa ile olan ilişkisini nasıl tanımlıyorsunuz? Bizi doğanın bir parçası olarak mı yoksa ondan ayrı mı görüyorsunuz?

Doğanın tesadüflerden en iyi şekilde yararlanmak için kendi yolu vardır. Aynısı insanlar için de geçerli; hayatlarımız tesadüfler ve yeni bağlantıların denenmesi ile şekilleniyor, ancak gelişmek istediğimiz yol üzerinde bir miktar kontrolümüz de var. Bu kontrolü kullanabilmek için insan olarak işgal ettiğimiz yeri yeniden düşünmeli ve gerçekten anlamalıyız. Bizler tesadüflerin yansımasıyız ve bir bütün olarak doğanın parçasıyız, ancak dünyanın daha karmaşık ufuklara doğru sürekli gelişimiyle birlikte bazen köklerimizi unutuyoruz. Bizler de sanatçılar olarak insan ve doğa arasındaki bu bağı yeniden kurmak istiyoruz.

Çevre sorunlarının ele alınmasında sanatçıların ve tasarımcıların nasıl bir rolü veya sorumluluğu olduğunu düşünüyorsunuz?

Genel olarak biz insanların içinde yaşadığımız dünyaya nasıl davrandığını görmek benim için acı verici. Doğanın sistemi tüm yapıların büyüleyici bir şekilde birlikte çalışmasına izin verir, kendi şartlarına göre bir denge oluşturur. İnsan kendi sistemleriyle bu dengeyi dramatik bir şekilde bozuyor, biz de var olan sistemi sorgusuz sualsiz takip ediyoruz. Belli bir özerkliğe ulaşmış tek canlının insan olması elbette büyüleyici ama oraya varmak için doğadan gelen temel içgörüleri kaybediyoruz.

Bilimden doğanın nasıl çalıştığını anlayabiliriz ancak bu bilgiyi onu manipüle etmek için kullanmamalıyız. Bu şekilde yarattığımız güvenlik yanıltıcı olur, çünkü doğa kontrol edilemez. Bugüne kadar edindiğimiz bilgiler ve geliştirdiğimiz tüm teknolojiler göz önüne alındığında, insan ırkının çok daha zeki olması gerektiğini düşünüyorum. Bu nedenle de çalışmalarımız aracılığıyla izleyicileri düşünmeye davet ediyoruz; gösteri sanatı oluşturma konusundaki yelpazemiz sınırlı olsa da…

Birlikte nasıl çalışmaya başladığınızdan biraz bahseder misiniz?

İkimiz de Eindhoven'daki Tasarım Akademisi'nde okuduk. Akademide çok yakınlaşsak da mezun olduktan sonra bireysel sanatçılar olarak çalışmaya devam ettik. Ancak bir yıl içinde aynı stüdyoda beraber çalışmaya başladık. 2006’da ise o zamanki adıyla Studio Drift’I kurduk.

İlhamınızı neler besliyor? Bir proje başlarken belirli öncelikleriniz var mı?

Çoğu zaman bir projeye şu soruyla başlıyoruz: Ya yapabilseydik... Büyük hayaller kurmayı ve imkansızı düşünmeyi seviyoruz. Mevcut, kolay olan ya da ucuz işler yaratmak istemiyoruz. Fikir yeni, zorlu, hatta çok iyi olmalı. Başlangıç noktasında başarmak pek mümkün olmayabiliyor ancak bunu kazanmamız gereken bir savaş olarak görüyoruz. Yola çıkarken imkansız gibi görünen çözümleri bulmak, daha sonra büyük bir kişisel zafere dönüşüyor çünkü.

Kavramsal olarak tanımladığınız ya da keşfetmek istediğiniz bir fikrin teknoloji karşısında cevap alamadığı oluyor mu?

Bazen fikirlerimiz teknik çözümlerin çok ötesinde kalıyor, bazen de o fikirlerin gelişmesi için üzerinde yıllarca çalışmamız gerekiyor. Teknolojinin yetişmesini beklediğimiz fikirlerle dolu büyük bir dolabımız var, gerekli ortam sağlandığında onları üretebileceğiz.

Şu anda birlikte çalışmaktan heyecan duyduğunuz herhangi bir teknoloji veya nesne var mı?

Esas olarak bir nesneyi gerçekten hayata döndüren şeyin ne olduğunu anlamak için teknolojiyi kullanıyoruz. Işık, hareket ve hayatta kalma arzusu, doğada canlılığı tanımlayan ana öğelerdir. İnovasyonu yönlendiren de aynı şeydir. Bu yönlerin yansıtılabildiği nesnelere, deneyimlere ve ortamlara inanıyorum. Bu nedenle çalışmalarımızda hareketi ve ışığı keşfediyoruz. Teknolojiyi, teknolojinin kendisi için değil, bir fark yaratmak için kullanıyoruz. İşlerimizin bakış açısını ortaya koyduğu için de geliştirdiğimiz teknolojiyi göstermeyi seçiyoruz. Bu da işin doğal olarak deneyime dönüşen yönünü ortaya çıkarıyor.

Geçmişten ya da günümüzden sizi en çok etkileyen tasarımcılar kimler?

Birçok sanatçıyı takdir etsek de ilginç bulduğumuz bir şey var: Rönesans ile Sanayi Devrimi arasında yaşamış birçok sanatçının aslında yeni teknolojilere cevap veren sanat eserleri yaratmış olması. Örneğin, Leonardo da Vinci. Bu yaratıcının keşfettiği şey inanılmaz… Hayatını, dünyayı anlama tutkusunu, doğanın kurallarına karşı gelmesini ve onu anlamak için teknolojiyi kullanma hayalini kesinlikle çok iyi anlıyoruz.

Çalışmalarınızda kinetik öğeler neden öne çıkıyor?

Çalışmalarımız, doğa ile insan yapımı şeyler arasındaki paralellikleri aydınlatmayı amaçlıyor. Birçok doğal yapı ve insan yapımı yapı sürekli hareket halinde. Çalışma sürecimiz yaşam ve dünyadaki konumumuz hakkındaki sorular ile şekilleniyor. Dolayısıyla tüm bu çalışmalar, yapısökümcü ve etkileşimli olarak kategorize edilebilir. İnsanlık ve dünya arasındaki bağlantıları yeniden inşa etmeye yardımcı olmak için doğadaki kalıpları; onları yeniden üretmek için de teknolojiyi kullanıyoruz.

Röportaj SEVAL AKBULAK

Curated No.21'i satın almak için tıklayın.

Read more

Pierre Yovanovitch

Pierre Yovanovitch

Chahan Minassian

Chahan Minassian

Piero Lissoni

Piero Lissoni

Your Cart

Your cart is currently empty. Click here to continue shopping.