BENEDIKT BOLZA
Umbria, yavaş yaşam felsefesi için mükemmel bir yer gibi görünüyor. Umbria'nın sizdeki karşılığı nedir?
Umbria ile bağım on yaşındayken başladı. 1985 yılında ailem Reschio Malikanesi'nde bir tatil evi aldı ve düzenli olarak oraya gitmeye başladık. Babam on yıl sonra tüm malikaneyi satın aldığında, mimarlık okuyordum ve İtalya'ya dönüp çalışmaya başlamak için sabırsızlanıyordum. Umbria'nın zamansız bir güzelliği ve inanılmaz bir tarihi var, ancak beni en çok etkileyen şey muhtemelen doğayla olan bağlantısı. Buradaki yaşam felsefesi bilinçli bir şekilde yavaşlığı takdir eden ve nicelikten çok niteliği vurgulayan bir anlayışı savunuyor. Bu felsefe her zaman ailemin temel ethos’u oldu ve bu durum Reschio'nun gelişimini derinden etkiledi.
Dünyanın hangi destinasyonları doğası ve kültürü açısından favorileriniz arasında?
Doğa ve kültür açısından zengin dokuya sahip destinasyonlar beni cezbediyor. Favorilerimden bazıları: Sakin manzaraları, kadim gelenekleri ve detaylara gösterdiği titizlik nedeniyle Japonya; canlı renkleri, manevi derinliği ve mimari harikalarıyla Hindistan; büyüleyici çöl manzaraları ve ince işçilik anlayışıyla Fas.
Bir tasarımcı ve mimar olarak dünyada hayranlık duyduğunuz yaratıcı isimler arasında kimler var?
Hem pek çok yetenekli kişinin çalışmalarından hem de tarihten ilham alıyorum. Özellikle 1920'lere, o çok zarif döneme ilgi duyuyorum. Farklı stil ve çağları karıştırmayı da seviyorum; bu, beni daha sürdürülebilir yapı malzemeleri kullanmaya yönlendirdi. Hatta Reschio'nun doğasını şekillendirmeme yardımcı oldu.
Lüks misafirperverliğin özünü ve iyi bir kürasyonu nasıl tanımlarsınız?
Lüks misafirperverlik, bulunduğunuz yerin ruhunu yansıtan otantik bir hikayeyle başlar. Şatafatlı detayların ötesinde, misafirlerle kişisel düzeyde bağ kuran anlamlı deneyimler yaratmak esastır. İyi bir kürasyon ise bu süreçte hayati bir rol oynar; mimariden sunulan olanaklara kadar her detayın uyumlu ve otantik bir anlatıya katkıda bulunmasını sağlar. Gerçek lüks; düşünceli tasarımın, mükemmel hizmetin ve bulunduğunuz yere dair özgün bir hissin naif bir şekilde bütünleşmesinde yatar.
1000 yıllık şato kuşkusuz ki tipik bir otelin çok ötesinde bir yapı. Bu çok yönlü kimliği nasıl oluşturdunuz?
Reschio'nun çok yönlü kimliği otuz yıl içinde organik olarak evrildi. Malikanenin zamanla düşüşe geçen bir tarım arazisinden canlı bir topluluğa dönüşümü, tarihine ve doğal çevresine duyduğumuz derin saygıyla yönlendirildi. Misafirlerin Umbria'nın özünü deneyimleyebileceği, zengin kültürüne ve geleneklerine dalabileceği bir yer yaratmaya çalıştık. Bu bütüncül yaklaşım, aidiyet duygusunu besledi ve Reschio'yu sadece bir otel değil; bu benzersiz coğrafyanın yaşayan, nefes alan bir ifadesi haline getirdi.
Londra'daki mimarlık eğitiminiz ve deneyimleriniz Reschio'nun yeniden doğuşuna nasıl katkıda bulundu?
Londra'da edindiğim tecrübe, tasarım ilkeleri ve proje yönetimi konusunda bana sağlam bir temel sağladı. Ancak, Reschio'da çalışmanın getirdiği uygulamalı deneyim, yaklaşımımı gerçekten şekillendirdi; düzenli olarak beraber çalıştığımız birçok muhteşem Umbrian zanaatkarından çok şey öğrendim. Bu zanaatkarların bazıları, beş kuşaktır aynı işi büyük bir ustalıkla sürdürüyor. Güzel ve işlevsel alanlar yaratmaya inanıyorum, geçmişten ilham alırken çağdaş duyarlılıkları kucaklıyorum. Kişisel tarzım; doğal malzemelere, temiz hatlara ve sade bir zarafete odaklanma ile karakterize edilebilir.
Reschio'da mimariden iç tasarıma kadar her ayrıntıda estetik vurgulanıyor. Bu vizyonu nasıl şekillendirdiniz?
Reschio için estetik vizyon, malikanenin tarihine ve doğal bağlamına duyulan derin saygıya dayanıyor. Mevcut yapıları korurken, onların güzelliğini ve işlevselliğini artıran çağdaş unsurları da tasarıma dahil ederek eski ile yeni arasında uyumlu bir diyalog yaratmaya çalıştık. Bu yaklaşım, özenle seçilmiş mobilyalardan küratörlüğünü yaptığımız sanat koleksiyonuna kadar her ayrıntıda mevcut. Burası, zamana yayılan ve her neslin kendi katkılarını eklediği bir ev hissi yaratır; bu da misafirler üzerinde yankı uyandıran zamansız bir zarafetle sonuçlanır.
Röportaj: Seval Akbulak
Röportajın tamamı No.27 sayısında!