Elisabeth Mas
İstanbul’a ne zaman taşındın?
Üç buçuk yıl önce. Eşim aile işini devraldığı için İstanbul’dan başka bir şehre taşınmak gibi bir seçeneği yoktu. Benim çok daha esnek bir işim var. Buraya taşınmam, kendi markam Bless The Mess için daha iyi oldu bile diyebilirim. Türkiye tekstil üretimi için oldukça elverişli bir ülke. Bu nedenle hem aşk hem iş için İstanbul'a taşındım.
Andrea Ruiz ile kurduğunuz giyim ve aksesuar markası Bless The Mess’ten biraz bahseder misin?
Bless The Mess, Barselona’da kuruldu, İstanbul’a gelmemle bir nevi buraya taşınmış oldu. Aslında her şeyi birlikte planlıyoruz ama ben daha çok üretimden sorumluyum; Andrea ise lojistikten sorumlu. Barselona’da üretim yapmak oldukça maliyetliydi; ürünlerin %90’ını artık Türkiye’de üretiyoruz. Türkiye, tekstil için saymakla bitmeyecek avantajlar sağlıyor.
Tarzını nasıl tanımlıyorsun? Bless The Mess’in tarzıyla örtüşüyor mu?
Moduma göre giyinen biriyim. Bir gün boho-chic, başka bir gün rock’n roll gezdiğim oluyor. Bless The Mess’in de boho-chic bir tarzı var. Sanırım çoğu zaman onun stiline bürünüyorum.
İstanbul’daki favori tasarımcın kim?
Arkadaşım oldukları ve tarzlarını da çok sevdiğim için kesinlikle Raisa & Vanessa. Şık ve özgün tasarımlar yapmakta bir numara olduklarını düşünüyorum. Tasarladıkları her ürün tarzımı yansıtıyor.
Sık seyahat ediyorsun, bugüne dek yaptığın en unutulmaz seyahat neydi?
En üst sırada unutulmaz bir deneyim yaşatan Rio de Janeiro var. Şehrin yaydığı enerji, insanları ve insanların yaşam tarzları ilham verici. Kelimelerle ifade edemiyorum fakat eminim Rio de Janeiro’ya giden herkes bu enerjiyi hissediyordur.
Röportaj DİLŞAH KONDAKÇI Fotoğraf ABDULLAH GÜL
Curated No.2'yi satın almak için tıklayın.