Derin Mermerci
Sizi tanımlayan pek çok kelime var; stil ikonu, tasarımcı, hayvan dostu… Tasarım ve moda yolculuğunuz nasıl başladı ve markanızın nasıl bir DNA’sı var?
Daha çocukken girdiğim ortamlarda “bakın kim geldi” diye insanların birbirini dürttüğünü hatırlıyorum… O zamanlar dahi kendime has bir stilim vardı. Stil bir duruştur; taşıyabilmek için haddinizi bilmeniz lazım. Bu duruşu temsil eden fiziksel özellikler ve karakter ise ayrılmaz bir bütün. Kendine yakışanı bildiğin sürece sorun yok. DM Stil markasının yolculuğu; zevklerimi, birikimlerimi paylaşma düşüncesiyle başladı. Kurulduğu tarihten itibaren yalın, zarif, zamansız, cool bir yaşam tarzını insanlara sunarak fikir veriyor. Tamamen organik büyüyen takipçi kitlem ile her zaman samimiyetle bir araya geliyor; dünyamdaki renkleri, stilleri, ilgimi çeken haberleri ve yaptığım iş birliklerini paylaşıyorum. Bir nevi benim aynam görevi görüyor.
DM stil 3 kelime etrafında tanımlanıyor: Moda, Güzellik ve Yaşam. Modada, güzellikte ve yaşamda sizin için vazgeçilmez şeyler neler?
Kendin gibi olmak, kendin gibi olurken sana yakışanı seçip girdiğin her ortamda parlayabilmek çok önemli. “Rock and Roll” bir ruhum olsa da inci küpelerimle hemen Grace Kelly asaletine sahip olabiliyorum. Çok düşünmeden, içimden geldiği gibi hızlıca hazırlanıp evden çıkıyorum.
Bir koleksiyonun sizin için olmazsa olmazları?
Benim için denim pantalon, beyaz gömlek ve deri ceket bir koleksiyonun olmazsa olmaz parçalarındandır.
Son dönemde moda dünyasında en çok konuşulan konulardan biri sürdürülebilirlik. Trend yorumcuları, lokal üreticilerin ve zanaatkarların sürdürülebilir moda için önemli bir katalizör olduğunu söylüyor. Siz bu konuyla ilgili ne düşünüyorsunuz? Sizce Türkiye’de sürdürülebilirlik doğru anlaşılıyor mu?
Sadece modada değil her alanda sürdürülebilir ürünlere yönelmek artık bir tercih değil, bir gereklilik haline gelmeli Türkiye’de. Hem lokal hem de global markalar doğayı, çalışanlarını ve toplumu koruyan üretimler yapmak zorunda. Özellikle son yıllarda lokal üreticilere olan talebin arttığını gözlemliyorum. Henüz yolun başında olsak da sürdürülebilirliğin kavram olarak bile ajandamıza girmesi ümit verici. Bardağa her zaman dolu tarafından bakan biri olarak, zararın neresinden dönersek kardır diye düşünüyorum. Bu süreçte bizlere düşen ise bu tip marka ve üreticileri desteklemek.
Gardırobunuzun en favori beş parçasında bu sezon neler var? Bir parçayı zamansız kılan nedir?
Bu çekimde gördüğünüz tüm parçalar…
Sizce tasarımda yaratıcılık mı, farklılık ve özgünlük mü yoksa kullanılabilirlik mi önemli?
İlk sırada kullanılabilirlik, sonra özgürlük ve farklılık, üçüncü sırada ise yaratıcılık geliyor.
Anti-moda yaklaşımının ve sezonsuz tasarımların içinde bulunduğumuz dönemde daha da önem kazanmasını bekliyor musunuz?
Modayı hiç takip etmedim. Dolayısıyla bu anlayış bana çok yakın. Şansına, aldığım bir parça popüler olduysa da genelde dolaba kaldırıp ileride başka bir şeyle kombin etmeyi tercih ediyorum. Sadece giyim konusunda değil, her konuda böyle; sıradanlık bana göre değil. Herkes kendi isminin enerjisini taşıyor. Mesela benim adım Berrak Derin Mermerci; her zaman şeffaf bir kızım... Ve her türlü duyguyu çok derin ve hissederek yaşıyorum.
Dünyadaki pek çok yeri gezmiş bir insan olarak, stilinize en yakın hissettiğiniz şehir hangisi ve neden?
New York. Hem dinamiği çok yüksek hem de tek başına olana da iyi davranan bir şehir. Seni harekete zorluyor. İnsan doğumundan ölümüne kadar hayatta kalma mücadelesi veriyor ve New York sana bu gerçeği hep hatırlatıyor. Adapte olabildiğin sürece varsın. Bu dinamizm de stilinize yansıyor.
Röportaj: Seval Akbulak Fotoğrafçı: Fırat Meriç
Curated Magazine No.16 sayısı için tıklayınız.