arrow-left icon arrow-right icon behance icon cart icon chevron-left icon chevron-right icon comment icon cross-circle icon cross icon expand-less-solid icon expand-less icon expand-more-solid icon expand-more icon facebook icon flickr icon google-plus icon googleplus icon instagram icon kickstarter icon link icon mail icon menu icon minus icon myspace icon payment-amazon_payments icon payment-american_express icon ApplePay payment-cirrus icon payment-diners_club icon payment-discover icon payment-google icon payment-interac icon payment-jcb icon payment-maestro icon payment-master icon payment-paypal icon payment-shopifypay payment-stripe icon payment-visa icon pinterest-circle icon pinterest icon play-circle-fill icon play-circle-outline icon plus-circle icon plus icon rss icon search icon tumblr icon twitter icon vimeo icon vine icon youtube icon

Mehmet Günsür

Mehmet Günsür

Sizce oyunculuk bir “öğrenme süreci” mi, yoksa hep bir “kendini yeniden yaratma” süreci midir?

Öğrenme, hayat boyu devam eden bir süreç. Ölene kadar öğrenci olduğumuza inanıyorum. Bir oyuncunun her rolde kendini yeniden yaratması da bu sürecin bir parçası. Bu nedenle, öğrenme ve kendini yeniden keşfetme birbirinden ayrı düşünülemez.

Bir rolü kabul ederken hangi unsurlar sizin için öncelikli: Hikaye mi, yönetmen mi yoksa sizi zorlayacak bir karakter mi?

Senaryoyu okurken önce hikaye alır sizi; sonra da o karakterin zorluk seviyesi gelir. Bu seviye herkese göre değişir elbette. Mesela beni zorlayan unsurlar farklıdır, başka oyuncuyu zorlayan unsurlar farklı. Her oyuncu kendini bilir o anlamda. Eğer hikaye hoşuma gidiyorsa, karakter beni korkutuyorsa ve bende nasıl daha iyi oynayabilirim düşüncesi yaratıyorsa o senaryo beni heyecanlandırmıştır demek. Yani karakter biraz zor olmalı ve hikaye beni tavlamalı. Tabii ki yönetmen de çok önemli ancak bazı projelerde yönetmen, bazılarındaysa hikaye daha önemli. Ayrıca hem güzel hikaye hem de enteresan bir yönetmen ve zor bir karakter varsa karşımda, işte o zaman tadından yenmez.

Kariyeriniz boyunca sizi en çok etkileyen rol hangisiydi?

Genç yaşlardan itibaren yaptığım her işte pek çok şey öğrendim. Her iş beni büyüttü. Bir karakteri canlandırırken hazırlık sürecini çok seviyorum. O karakteri keşfetmeyi, ona hayat vermeyi, karar alma ve seçim sürecini... Bu süreçler pek uzun olmuyor genelde. Karaktere hazırlanırken zamanınızın olması bir lüks. Bu yüzden Martıların Efendisi çok yoğun bir çalışmaydı. Hem fiziksel hem de mental olarak yeterli diyebileceğim bir hazırlık sürecim vardı. Bununla birlikte beni tamamen serbest bırakan bir yönetmenle çalışıyordum, bu da ayrı bir lükstü. Martıların Efendisi’ndeki Mef karakterinden çok şey öğrendim diyebilirim.

Doğaçlama sahnelerde kendinizi özgür hissediyor musunuz, yoksa sınırlar içinde yaratıcı olmak daha mı rahat?

Doğaçlama sahneler çok zevkli ama bu sahnelerde de birtakım sınırlar var. Sonsuz bir özgürlük yok doğaçlamada yani. Zaten sınırları çizerseniz daha zevkli oluyor. Ayrıca bir karakterin tamamen bir vücuda büründükten sonra tahmin etmediğimiz, beklemediğimiz ya da doğaçlamanın devreye girdiği anlarda neler yapacağını görmeniz oldukça heyecanlı. O yüzden doğaçlamaları seviyorum.

Oynadığınız bir karakter için gerçek hayatınızda değişiklik yapmanız gerekti mi hiç?

Oynadığım bazı karakterleri daha iyi anlayabilmek için onların bazı alışkanlıklarını edindiğim oldu. Ama hazırlık sürecinden sonra, setten çıkınca kendime dönmeyi seviyorum. O karaktere bir ara vermek gerekiyor nefes almak için. Tabii bazen çok konsantre olmanız gereken çekimler olabiliyor. Mesela üç hafta boyunca aynı mekanda, hatta set sonrası dahi o bölgenin yakınındaki bir otelde kaldığınız oluyor. Tam bir izolasyon hali. O durumlarda gerektiği kadar kendime dönüyorum, gerektiği kadar karakterde kalıyorum. Eğer dış dünyayla çok iletişimim olmayacaksa rolle ilgili daha fazla soruya cevap bulmak için o karakterde daha fazla kaldığım oluyor. Ama herkesin konuştuğu bu metot oyunculuğu hikayesine, set dışında da karakteri tutma durumuna inanmıyorum. Bu isteğe bağlı bir konu elbette. Ancak yoğun bir karakterden çıkmayı öğrenmek de bizim işimizin bir parçası. Bazen oynadığınız karakter o kadar yoğun oluyor ki, onunla yaşamanız çok zor; karakteri oluşturduktan sonra yani çekim süresince o karakter oluyorsunuz zaten o yüzden set bittikten sonra kendinize dönmeniz gerek. Çünkü karaktere dışarıdan bakabilmek de önemli!

Setlerde genelde ciddi bir oyuncu musunuz, gizli bir “şaka ustası” mı?

Setlerde yüzüm güler, çok şaka yaparım. Ama sahneye göre örneğin, ağır bir drama sahnesinin içinde de sürekli “sululuk” yapmam. Şaka yapmayı, insanları güldürmeyi severim. Herkesin keyfi yerinde olsun isterim.

Röportaj SEVAL AKBULAK Fotoğraf EMRE GÜVEN
Moda Editörü ELİF KARCI Saç MUTLU AHMET SİNAN Makyaj ECE BİRSEN
Fotoğraf Asistanları ÖMER ÇETİNER, CAN KARATAŞ Saç Asistanı ROJİN BOTAN
Moda Editörü Asistanları MİRAY PEKEL,
ULAŞ BERAT MERAL, NAZLI ŞEKEL
Teşekkürler GOWDEN CLUB, RIXOS TERSANE ISTANBUL

Curated No.28'i satın almak için tıklayınız.

Read more

Yeni Yıla Taze ve Eğlenceli Bir Başlangıç

Yeni Yıla Taze ve Eğlenceli Bir Başlangıç

Messika Midnight Sun II Koleksiyonunun Yıldız Parçaları

Messika Midnight Sun II Koleksiyonunun Yıldız Parçaları

Your Cart

Your cart is currently empty. Click here to continue shopping.