Laila Gohar
Büyüdüğün evde yemekle ilgili yaklaşım nasıldı?
Evde yemekleri annemden çok babam yapardı ama herkesin birlikte oturduğu bir ortam vardı.
Dünya genelinde yemek kültürünü en çok sevdiğin ya da deneysel bulduğun ülkeler hangileri?
Her zaman Türkiye’yi çok sevmişimdir. Annem yarı Türk ve İstanbul’da yaşıyor, bu yüzden yılda birkaç kez geliyorum. Bununla birlikte, geleneksel Türk mutfağını çok seviyorum ve büyük ilham alıyorum.
Böylesine güzel sofralar hazırlayan biri olarak yemekle ilişkini nasıl tanımlarsın?
Sadece mesleğimde değil, günlük yaşamımda da yemek hayatımda merkezi bir yere sahip. Her gün yemek pişiriyorum, dışarıdan sipariş vermiyorum ki bu New York için oldukça sıra dışı. Gohar World’deki herkes için genelde “ekip yemeği” hazırlamaya çalışıyorum. Ayrıca eşim şef, bu yüzden hem onun hem de benim için yemek yapmak ikinci doğamız gibi. Onunla, oğlumla ve arkadaşlarımla beraber yemek yediğimiz anlar günün en önemli zamanlarından...
Tasarım fuarlarından moda partilerine kadar bir çeşit yemek “fantezileri” hayata geçiriyorsun. Her şey nasıl başladı?
Kariyer söz konusu olduğunda gerçekten değerli bir şeyin bir gecede elde edileceğine inanmıyorum. Bu yolculuk yıllar içinde şekillendi. Daha küçük etkinlikler ve samimi akşam yemekleri organize ederek başladım, bu zamanla yaptığım işe dönüştü. İlk yıllarımda eski bir Fransız bistrosunda çalıştım, istiridye açma istasyonundan sorumluydum. İşte bu küçük adımlar, bugün yaptığım işe şekil verdi.
İşinin aslında yemekle değil, insan davranışlarıyla ilgili olduğunu söylüyorsun. Bundan ne anlamalıyız?
Çalışmalarım her zaman merak duygusu uyandırmakla ilgili. O yüzden bu durum yemekten öteye geçen bir deneyime dönüşüyor. İnsanları alıştıkları alanların dışına çıkarmayı seviyorum, ortaya çıkan sonuçlar da onların diğer insanlarla yeni yollar üzerinden bağ kurmalarını sağlıyor.
Hayal gücüyle ve kışkırtıcı unsurlarla dolu dünyanda önce fikir mi yoksa pratik uygulama mı geliyor?
Benim dünyamda genellikle fikir önce geliyor ama her zaman evrimsel bir dürtüyle yeniden şekilleniyor. Çabuk sıkılıyorum ve kendimi tekrarlamamak için sürekli zorluyorum. Birisi bir şeyin yapılamayacağını söylerse, bunu neredeyse bir meydan okuma olarak algılıyorum. Ancak ilham her yerden geliyor. Telefonumun fotoğraf galerisi, günlük hayatımda ve seyahatlerimde karşılaştığım şeylerin anlık görüntüleriyle dolu bir albüm niteliğinde. Bu görüntülerden herhangi biri, daha fazlasına dönüşen bir fikrin fidesini ateşleyebiliyor. Çeşitli kaynaklardan ilham almaya inanıyorum; aksi takdirde pek çok şey tekrar oluyor ve ben her şeyi taze ve öngörülemez tutmakla ilgileniyorum.
Röportaj: Seval Akbulak