Piero Lissoni
Tüm hayatımızı bir 'oyun alanındaymışız' gibi nasıl yaşarız?
Her zaman yeni bir oyuncakla oynamaya hevesli bir çocuk gibi çalışıyorum, çünkü her sabah yeni bir gün ve her yeni gün yeni bir oyun alanı demek. Merak duygusu ise hayatın en inanılmaz sırlarından biri. Özel bir çocukluk hali içinde kalmayı ve tüm hayatımı oyun parkındaymışım gibi yaşamayı seviyorum.
Mimariye ve tasarıma olan tutkunuz büyümeye nasıl başladı?
Mimarlık benim için her zaman bir tutku oldu. Çocukluğumdan beri kendimi hep bu dünyanın bir parçası gibi hissettim. Ve her çocuk gibi, pek çok şey inşa etmeyi denedim. Çizim yapmayı da çok erken yaşta öğrendim.
Aynı anda hem mimar hem de tasarımcı olarak çalışıyorsunuz. Bir binayı cephesinden iç mekanına kadar tasarlamak nasıl bir süreç?
İtalya’nın en iyi teknik okullarından biri olan Politecnico di Milano’nun sunduğu hümanist meslek vizyonuyla çok mutlu bir şekilde büyüdüm. Okulun mimariye, endüstriyel tasarıma, iç mekan tasarımına ve grafiğe olan yaklaşımı, vizyonumun şekillenmesine neden oldu. Bu okulun öğretileri sayesinde, mimariyi ve tasarımı her şey dahil tek bir disiplin olarak tasavvur etmeye başladım. Gerçekten de mimarlık ve tasarım, aynı temele sahip iki disiplin: İnsan. Ben de hem mimar hem de tasarımcı olarak, önce bir mimarinin içinde yer alan, mekanlara giren nesneleri tasarlıyorum. Bunu yaparken de her detayı insan özelinde düşünüyorum. Mimar olmak için becerilerinizi çeşitlendirmeli ve mobilyalar dahil olmak üzere iç mekanlar için tasarım yapabilmelisiniz.
İşinizin ne kadarı tasarım, ne kadarı mimarlık?
Benim için tüm bu farklı yönler, çok daha karmaşık olan tek bir resmin parçası. Gördüğüm ve geçmişte yaptığım her şey birbirine bir iplikle bağlı gibi…
Form, işlev ve güzellik üçgeninde sizin için öne çıkan hangisi? Ya da hepsinin toplamı mıdır tasarımı özel kılan?
Şahsen, form ve işlev arasındaki bu ilişkiden memnuniyetle uzaklaşıyorum. Benim için güzelliğin her halükarda daha temel bir rolü var. Sonuçta, konfor açısından rahatsız edici kanepeler yapmakla ünlüyüm.
Hayatınız boyunca yaratıcı bir karakter oldunuz. Yeni bir projeye başladığınızda, vizyonunuzu hayata geçirmek için attığınız ilk adımlar neler oluyor?
Yeni bir mimari proje ya da yeni bir ürün fikriyle hiçbir sabaha uyanmadım. Her proje bir süreç ve yaratıcılık gerektiriyor. Bu yüzden genel olarak hayat diyebileceğimiz ve içinde aslında çok şey barındıran şeylerden ilham alıyorum: Edebiyat, şiir, fotoğraf, sinema, yemek, seyahat, kokular, kıyafetler gibi.
Tasarım dünyasına girmenin ve onu zirveye çıkarmanın zorlukları neler?
Yetenek tek başına asla yeterli değil. Her zaman çok fazla şansa ihtiyacınız var ve İngilizlerin “eşzamanlılık” dediği şeye, yani etrafınızda olup bitenlere uyum sağlamanız gerekiyor. Ya da bu durumu; içinde farklı riskler, araştırmalar, sorumluluklar, çılgınlıklar ve meraklar olan bir kokteyl gibide düşünebilirsiniz. Bu kokteylin bol şans ile tamamlanması gerekiyor.
Röportaj SEVAL AKBULAK
Curated No.20'yi satın almak için tıklayın.