Eric Frechon
Yemekle ilgili en unutulmaz anınızı anlatır mısınız? Burnunuza nasıl kokular geliyordu?
Annemin elmalı turtasının kokusu hiç aklımdan çıkmaz... Bir pazar sabahı ritüeli olarak hep birlikte elmaları soyar, hamurun tadına bakar, annemin turtayı yapmasına yardım ederdik.
Şef olmaya nasıl ve ne zaman karar verdiğinizi hatırlıyor musunuz?
14 yaşında Normandy’de yaşamaya başladığım daha ilk yılda gastronomi dünyasının büyüsüne kapıldım. Fakat şef olmam için beni asıl teşvik eden Paris La Grande Cascade’deki işimdi.
Mutfakta geçen bunca yıl ve Michelin yıldızından sonra, şef olmayı hala bu kadar heyecan verici kılan nedir?
Bu sektörde en sevdiğim şey hiçbir günün birbirine benzememesi ve yaratıcılığa açık olması. Her zaman hayata geçirilecek yeni bir proje var. Şanslıyım ki Le Bristol Paris’te yaratıcılığımı kullanma konusunda özgür bir şekilde çalışıyorum. Diğer yandan yarattığım her şeyi, özellikle de tariflerimi her gün ekibimle, misafirlerle ve farklı insanlarla paylaşabilmek benim için şef olmanın en cezbedici yanlarından biri.
Bu yıl, Le Bristol’deki 20. yılınızı kutluyorsunuz. Geride bıraktığımız bu 20 yılda hem bir şef olarak sizin için, hem de gastronomi dünyası için muhakkak çok şey değişti. Bu 20 yılı kendi adınıza nasıl değerlendirirsiniz?
Geride bıraktığımız 20 yıl, benim için oldukça heyecan vericiydi. Le Bristol, beni her zaman yaratıcılık ve çeşitlilik için teşvik etti. Bu çeşitlilik ve yaratıcılığı destekleyen ortam sayesinde gastronomi anlamında bizi tatmin eden işler ortaya koyduk. Son zamanlarda değiştiğini düşündüğüm şey, doğanın daha güçlü bir şekilde benim için bir ilham kaynağı haline gelmesi. Çok eski bir yemek kitabında kaybolmak gibi doğayı gözlemlemek; yaratmak için ihtiyaç duyulan merakı her daim tetikliyor.
Le Bristol Paris, herkes için bir klasik. Bu çerçevede “klasik” olanı nasıl tanımlarsınız?
Le Bristol Paris bir klasik; tarihi, mimarisi, lokasyonu ve geri kalan her şeyiyle. Diğer yandan, örneğin BAD akşamları gibi projelerle de günümüz ihtiyaçlarını yakalayarak kendine çağdaş bir kimlik yaratıyor. Le Bristol’ün mutfağıysa Fransız, özgün ve güçlü bir kimliğe sahip. Reçetelerin her biri klasik; fakat asla değişime kapalı değil. Her gün tariflerimi nasıl geliştirebileceğimi kendime soruyorum. Sanırım “klasik” olmanın formülü çağa ayak uydururken özünü koruyabilmek.
Röportaj ELİF BAYRAM
Curated No.8'i satın almak için tıklayın.