arrow-left icon arrow-right icon behance icon cart icon chevron-left icon chevron-right icon comment icon cross-circle icon cross icon expand-less-solid icon expand-less icon expand-more-solid icon expand-more icon facebook icon flickr icon google-plus icon googleplus icon instagram icon kickstarter icon link icon mail icon menu icon minus icon myspace icon payment-amazon_payments icon payment-american_express icon ApplePay payment-cirrus icon payment-diners_club icon payment-discover icon payment-google icon payment-interac icon payment-jcb icon payment-maestro icon payment-master icon payment-paypal icon payment-shopifypay payment-stripe icon payment-visa icon pinterest-circle icon pinterest icon play-circle-fill icon play-circle-outline icon plus-circle icon plus icon rss icon search icon tumblr icon twitter icon vimeo icon vine icon youtube icon

Alev Ebüziyya

Alev Ebüziyya

Bu yolculuk nasıl başladı? Seramiğin hayatınıza girişi, eğitim almaya karar vermeniz...

İnsanlar seçim yapmaya ayıklayarak başlıyor; benim için de önemli olan ne yapmak istediğim değil, ne yapmak istemediğimdi. “Ne yapmak istemediğini bilmek” başlangıç için çok iyi bir adım. Ben çok genç yaşta avukat, doktor ya da mühendis olmayacağıma karar vermiştim. Her zaman güzel sanatlara ilgi duydum. Aslında İlhan Koman’ın öğrencisi olup, heykeltıraş olmak istiyordum; Güzel Sanatlar Akademisi’ne de bunun için girmiştim; fakat İlhan Hoca gelmeyince akademiden ayrılarak seramikle ilgilenmeye başladım.

Hayatınızın bir dönüm noktası var mı?

En önemlisi 1963 başında Danimarka’ya gidişimdir.

Ki o dönem İskandinav tasarımın zirve yaptığı dönemler...

Ben de onun için gitmiştim. Danimarka önemli bir merkez haline gelmişti ve ben de o sadeliği çok seviyordum. Fakat sadelik sadece Danimarka’ya özgü bir şey değil; nitekim Danimarka’da bir isim edindikten sonra benim için “çok İskandinav” davrandığım söylendi; fakat bu doğru değil çünkü ben o sadeliği, Mezopotamya sadeliğini, gücünü sevdiğim için sevmiştim.

Peki “Türk tasarımcı” ya da “İskandinav etkisi” gibi yaklaşımları nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu tip kültürel kodlamalar sizin için ne ifade ediyor? Aslına bakarsanız “tasarımdan” bıkmış bir haldeyim. Tasarım benim için üretime alınmak için yapılan bir iştir; çoğaltılması gereken bir iştir. Dolayısıyla benim yaptığım işe tasarım denmesini hiç anlayamıyorum. Ama en azından biz seramikçiler, tasarım olsun olmasın, “hanım sayfalarından” çıkıp tasarım sayfalarına girebildik. Bu da küçük bir adım sayılır.

Evet, daha önceki açıklamalarınızda “Ben tasarımcı değilim, hatta antitasarımcıyım,” da demişsiniz...

Benim yaptığım tek parça işlerin tasarımla karıştırılmasından çok rahatsızım. Bunlar iki apayrı dünyadır. Ben tasarım yapıyorsam atölyedeki yalnızlıktan çıkmak için yaparım; bol miktarda üretilip, herkese ulaşabilmesi için yaparım. Fakat benim işlerimin tasarımla alakası yok. Ben tasarımcı değilim, seramikçiyim.

Röportaj DERYA GÜRSEL Fotoğraf MUSTAFA NURDOĞDU

Curated No.4'ü satın almak için tıklayın.

Read more

Jaime Hayon

Jaime Hayon

Daniel Arsham

Daniel Arsham

Dylan Don

Dylan Don

Your Cart

Your cart is currently empty. Click here to continue shopping.