arrow-left icon arrow-right icon behance icon cart icon chevron-left icon chevron-right icon comment icon cross-circle icon cross icon expand-less-solid icon expand-less icon expand-more-solid icon expand-more icon facebook icon flickr icon google-plus icon googleplus icon instagram icon kickstarter icon link icon mail icon menu icon minus icon myspace icon payment-amazon_payments icon payment-american_express icon ApplePay payment-cirrus icon payment-diners_club icon payment-discover icon payment-google icon payment-interac icon payment-jcb icon payment-maestro icon payment-master icon payment-paypal icon payment-shopifypay payment-stripe icon payment-visa icon pinterest-circle icon pinterest icon play-circle-fill icon play-circle-outline icon plus-circle icon plus icon rss icon search icon tumblr icon twitter icon vimeo icon vine icon youtube icon

Gülse Birsel

Gülse Birsel

Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nden yayıncılığa geçişinizi ne tetikledi, nasıldı o yıllarınız?

Ben üniversitenin ikinci yılında ileride ne olacağıma bile karar vermeden, aslında sadece boş vaktim olduğunu düşünüp tesadüfen iş buldum ve dergilerde muhabir olarak çalışmaya başladım. Hayatımda aldığım en iyi kararmış, sonradan anladım. Yazma disiplininden iş yeri adabına, yaşadığım ülkeden “son tarih nedir”e kadar her şeyi bu dönemde öğrendim. Genç insanlara çalışmaya başlayabilecekleri en erken yaşta çalışmalarını tavsiye ederim. Şimdiki aklım olsa daha erkenden, lisede filan yaz tatillerinde bir yere girip çalışırdım.

Avrupa Yakası dizisindeki karakterler, yayıncılık hayatınızdaki birtakım insanların yansıması mı?
Hiçbir karakter tek kişinin yansıması olmuyor. Farklı yüzdelerle tanıdığınız insanlar, aşina olduğunuz tavırlar, izlediğiniz zaaflar, hatta biraz kendiniz, ama en çok da hayal gücünden çıkıyor karakterler. Yani Burhan Altıntop aslında bizim bilmem kim abinin kopyasıdır diye bir bomba haber patlatamam! Patlatabileceğim tek haber, Burhan’ın genlerinde muhakkak benden de bir şeyler olabileceğidir! Bazı isimleri arkadaşlarımdan arakladım ama. Karakter benzerliği olarak değil, sadece isim olarak. Örneğin Fatoş ismi, bizim dönemin efsanevi yayın yönetmeni Fatoş Yalın’dan aklıma geldi. Yaprak, benim yayın yönetmeni olduğum Harper’s Bazaar’daki moda editörü Yaprak Gerçek’ten; Aslı, benim yakın arkadaşım ve o dönem dergimizde yazı işleri müdürü olan Aslı Gül’den aldığım isimlerdir.

Hayatınızda en çok kime gülüyorsunuz ve sizi çok güldüren komedyenler hangileri desek, nasıl bir liste çıkar karşımıza?
Ben sadece mizah yazmayı değil mizah okumayı, izlemeyi de çok seven biriyim. Gülmeyi seviyorum. Millet olarak da seviyoruz komediyi. Şu aralar şifa bulabildiğimiz az şeyden biri. Onun için bu konuda ukala ve müşkülpesent değilimdir. Belli bir başarıya ulaşmış her mizahçıda bir pırıltı muhakkak vardır. Zaten mizah yapabilen çok az kişiyiz. Kazık iş. Onun için herkeste kusur, eksik bulmaya, “Ben çok zor beğenirim, vallahi şahsen hiçbir işe gülmüyorum” havalarına giren biri değilim. Bilakis böyle kendini çözememiş, hayatla kavgalı, “Benim çok yüksek zevklerim vardır, kimseyi beğenmem” tiplerinin mizahını yapan insanlarız biz. O kompleksli insanlar benim için bir memba! Dolayısıyla benim güldüğüm mizahçı listem uzun olur. Bildiğiniz, belli başarıya ulaşmış komedyenlerin çoğunun pek çok işine gülerim. Tebrik de ederim. Mizahçıları bir kulüp gibi görüyorum bazen, onun için çoğuna yakın hissediyorum, aynı taraftayız gibi bakıyorum. Sadece profesyonel mizahçılar değil, başka işler yapan çok güldüğüm arkadaşlarım da var.

Mizah söz konusu olduğunda her şeyin şakası yapılabilir mi?
Ofansifliğin sınırını sabaha kadar konuşabiliriz. Döneme, yere, içinde yer aldığı hikayeye ve şakanın yapıldığı haftaya kadar. Mizahçının antenlerinin hep açık olması lazım.

Ursula Le Guin, “Tek gözle görülenin derinliği olmaz!” der. Mizah yapma işinin de iyi bir gözlemci olmaktan geçtiğini düşünüyorum. Bazen günlerce ya da haftalarca bir odaya kapanıp yazmak bu süreci nasıl etkiliyor?
İşte bu sebepten de antenlerin açık olması gerekiyor. İnsanlar hayatı nasıl yaşıyor, bugün sokakta ne konuşuldu, ne yiyip içiyorlar, mizahçı olarak bilmek lazım. Ve gününüz masa başında geçiyorsa, mesela haftalık dizi yazıyorsanız, bu iş zorlaşıyor. Yazdığım ve uyuduğum anlar dışında mümkün olduğu kadar evde ve yalnız vakit geçirmemeye çalışıyordum dizi dönemleri. Gazetede yazma zorunluluğu takip etmeyi mecbur kılıyordu, o yardımcı oluyordu bazen. Şu an ise sosyal medya, zoom ve facetime, evden sokağı izlemeyi eskisine göre daha mümkün hale getiriyor. Ama mesela pandemi döneminin hemen sonrası bence mizahçılar için üretimin en zor olduğu zamandı. Hepimiz bir süre durduk. Hayatı nereden yakalayacağımızı bilemedik bence. Hayat kalmamış ki. Evde oturup yiyip içip sürekli pandemi konuşmuşsun. Ne yazacağız? Benden o ara yine pandemide geçen, kısmen yaşamama ramak kalan bir yılbaşı hikayesi çıktı mesela!

Röportaj SEVAL AKBULAK Fotoğraf BARBAROS CANGÜRGEL

Moda Editörü ELİF KARCI Saç DOĞUKAN PUNAR

Makyaj ÜLKER MUTLUCAN

Fotoğraf Asistan ZEYNEP MERAL , MUSTAFA BERBER

Moda Editörü Asistanları AYŞENUR ŞİMŞEK MİRAL PEKEL , ULAŞ BERAT BERAL

Saç Asistanı ROJİN BOTAN 

Curated No.27'i satın almak için tıklayınız.

Read more

FİGEN MAYS

FİGEN MAYS

PATRICK PERRIN

PATRICK PERRIN

Your Cart

Your cart is currently empty. Click here to continue shopping.