Henry Cookson
Merak ve deneyimin uçlarda yaşandığı lüks bir maceraya davetlisiniz.
Size insanları dünyanın en ücra köşelerine götürme fikrini veren ne oldu?
Oldum olası meraklı ve araştırmacı bir yapıya sahiptim. Ebeveynlerim küçük çaplı bir seyahat işi yürütüyorlardı ve bana da dünyayı keşfetme dürtüsünü aşılayan onlar oldu. Manyetik Kuzey Kutbu’nda yer alacak bir yarışa adımı yazdırdıktan sonra içimde gerçek bir kaşifin olduğunu fark ettim. Bu macera sonrasında ekibim ve ben rotamızı Güney Kutbu’na çevirdik ve imkansızı başardık; yürüyerek Güney Okyanusu’na en uzak noktada yer alan “Southern Pole of Inaccessibility”ye ulaştık.
Dönüşümden çok kısa bir süre sonra, arkadaşlarım için seyahatler organize etmeye başladım. Ben daha ne olduğunu anlayamadan geziler kulaktan kulağa yayılmaya başladı ve Cookson Adventures, azimli maceraperestlerden oluşan bir takım ile gezegenimizin en uzak noktalarına yolculuklar düzenlediğim bir organizasyon halini aldı.
Liseden mezun olduktan sonra safari rehberi olarak Kenya’ya seyahat ettiniz. Sizce bu macera, seyahat tutkunuzun bir yansıması mıydı yoksa yeni bir şeyler denemek isteyen bir gencin heyecanı mı?
Evet, seyahat tutkum Kenya maceram ile başladı diyebilirim. Orada geçirdiğim her dakika çok değerliydi fakat o yaşımda üzerimde bıraktığı etkiyi tam anlamıyla kavrayabildiğimi düşünmüyorum. Seyahatim sonrası İngiltere’deki hayatıma geri döndüm ve benden bekleneni yaparak üniversiteye başladım; hemen arkasından da kendimi bir bankada çalışırken buldum. Fakat kaşınması gereken bir yaram vardı; aklımın sürekli olarak Afrika ovalarında yaptığım gezilerde, gördüğüm nesli tükenmekte olan hayvanlarda, Maasai büyüklerinden dinlediğim kabile hikayelerinde kaldığını fark ettim. Keşfin odakta olduğu bir hayatı düşleyerek şehir hayatımı ardımda bıraktım.
Kariyer rotanızda keskin bir değişiklik yapmadan önce şüpheleriniz olmuştur. O anlarda size kalbinizin sesini dinleme cesaretini veren ne oldu?
Beni maceralara yönlendiren motivasyondan çok meraktı. İnsan olarak tüm deneyimlerimizin temelinde de merak yatıyor. Cookson Adventures gezginlerinin merakı da, gelişmekte olan yaygın bir trendden besleniyor. Başarılı bireyler artık Akdeniz’de lüks bir yatta güneşlenme fikrini ilgi çekici bulmuyor; kendilerini zenginleştirecek deneyim arayışında. Yaptığımız her şey, insanların seyahat hakkında mümkün olduğuna inandığı sınırları zorluyor. Dünyada ilk defa varlığını gösteren bu konsepti önemli kılan da tam olarak bu; müşterilerimizin daha önce yapılmamış olanı ilk defa kendilerinin yapıyor olması meraklı doğalarını cezbediyor. Ben ve ekibim, misafirlerimizin sınırlarını zorlamalarına ön ayak oluyoruz; tüm bu süreçte de dünyanın en ücra noktalarını keşfediyoruz.
Seyahat tutkunları Cookson Adventures’dan ne beklemeli?
İki gezgin dahi birbirine benzemezken, sunduğumuz deneyimler de birebir benzerlik göstermiyor. Dünyanın en başarılı insanlarına, kişiye özel seyahat deneyimleri tasarlıyoruz. Her bir müşterimiz birbirinden farklı olduğu için, deneyimlerin birebir olması mümkün değil. Tüm süreç temiz bir A4 ile başlıyor. Olanaklar sınırsız; yalnızca planlama aşaması bile kimi zaman bir yıl sürebiliyor. Fakat bu seyahatleri planlamanın en keyifli kısımlarından birinin de her bir birey için neyin en uygun olduğunu keşfetmek olduğunu söyleyebilirim. Keşifleri organize etmek oldukça karmaşık bir süreç, dolayısıyla yılda en fazla 30 seyahati gerçekleştirebiliyoruz.
Cookson Adventures olarak lüksü nasıl tanımlıyorsunuz?
Lüks tamamen algıyla ilgili bir kavram. Cookson Adventures için lüks, beş yıldızlı oteller, Michelin yıldızlı restoranlarda yemekler ya da pırlanta kaplı cep telefonlarından ibaret değil. Hatta, çok yoğun hayatlar yaşayan çoğu misafirimiz için telefonu açmak zorunda kalmamak bile bir lüks sayılabilir. Hayatın basit bileşenlerini fark ederek geri kazanma konsepti fazlasıyla ilgi çekici; doğaya dönüş, basitlik ve zinde olmak.
Misafirlerimiz, Bhutan’a düzenlenen bir gezinin parçası olarak Himalaya Dağları’nın eteklerinde tırmanış yaptılar, izole bir köyde konakladılar ve bir çiftlikte hasır matlarda uyudular. Bakıldığında “lüks” bir seyahat değildi, fakat müşterilerimiz için asıl “lüks”, Laya halkıyla tanışmış az sayıda Batılıdan biri olmak oldu. Herkes güzel bir otelde konaklayabilir fakat alışagelmiş bir lüks anlayışının dışına çıkmayı göze aldığınızda, dünyanın en saf yüzünü keşfedebildiğiniz fırsatlar önünüze çıkmaya başlıyor.
Bireyin seyahat yoluyla dönüşümü nasıl mümkün oluyor?
Cookson Adventures olarak istediğimiz, bireylerin gündelik telaşlarından uzaklaşarak neyi başarmak istediklerini keşfetmek ve seyahati bu bilginin etrafında inşa etmek. Belki müşterilerimizin kendilerini daha iyi tanımalarına yardımcı oluruz, kendilerine daha çok vakit ayırabilmelerinin yollarını öğretiriz. Belki etraflarındaki dünyayı daha fazla takdir edebilmelerini sağlarız veya yalnızca sıfırlanmalarına ve yenilenmelerine yardımcı oluruz. Rotamız ne olursa olsun, müşterilerimizin unutulmayacak anılarla ayrılmalarını sağlıyoruz.
Seyahat rotalarını nasıl belirliyorsunuz?
Çoğu zaman hareket noktamız, müşterinin aşağı yukarı nereye gitmek istediğini paylaşmasıyla veya hiçbir fikri olmamasıyla başlıyor. Ekibimin başarısı tam da bu noktada kendini gösteriyor. Ekibin üyeleri, sahip oldukları engin bilgiler dolayısıyla seçildiler. Üstelik müşterilerin ilgi ve isteklerini doğru bir tutumla ele alıp, kişiselleştirilmiş maceralara çevirmek konusunda da fazlasıyla donanımlılar. İşleyişi, kişiye özel dikilmiş bir Savile Row takımına benzetebiliriz; hedefimiz bu seviyede bir hizmet sunmak.
Popüler rotalarınız var mı?
Her seyahat kişiselleştirildiği için Cookson Adventures için “popüler” bir istikametten söz edemeyiz. Ekibim ve ben sürekli olarak müşterilerimizin dünyaya bakış açılarını değiştirecek yeni lokasyonların arayışındayız. Bu, uzmanlar eşliğinde Pasifik Okyanusu’nun kuytu noktalarında köpekbalıklarını takip etmeden, okyanusun derinliklerinde tarihi gemi enkazlarını keşfetmeye, Kamchatka ya da Kuril Adaları gibi medeniyetten söz edilemeyen ücra noktalara lüks yat gezilerinden, sahte adam kaçırma ya da askeri savaş simülasyonu gibi adrenalini daha yüksek arayışlara ve Norveç’te katil balinalarla yüzmeye dek pek çok aktiviteye uzanabilir.
Keşfedilmemiş patikaların getirdiği zorluklarla nasıl başa çıkıyorsunuz?
Yaptığımız işi ilginç kılan, sayamayacağımız kadar zorlukla karşılaşıyor olmamız. Lojistik planlamalarımız için eski askeri görevlilerden belgeselcilere, dünyayı dolaşmış denizcilerden, Antarktika’da yaşamış kutup gezginlerine, denizaltı pilotlarına; her şeyi dikkatle inceleyen uzman bir ekibimiz var. Planlama esnasında olası her ihtimali değerlendiriyoruz. Benzersiz seyahatler sunmamızda bizi diğerlerinden ayıran, ekibimizin deneyim ve beceri kombinasyonu.
Bu deneyimlerden sonra, hayata bakış açınızda değişiklikler gözlemlediniz mi?
Hayatlarının bilindik akışının değiştiğini söyleyen pek çok müşterimiz oluyor. Şirketin gelişiminin bir parçası olmak benim de hayatımı değiştiren bir deneyim oldu. Unutulmayacak deneyimler, müşterilerimizin dünyaya farklı bir gözle bakmalarına ve kişisel bir perspektiften neyin önemli olduğunu anlamalarına olanak sağlıyor. Cookson Adventures sayesinde farklı yardım derneklerine yaklaşık bir milyon Euro bağış yapma şansını yakaladık.
Seyahat dönüşlerinde müşterilerinizden ne gibi tepkiler alıyorsunuz?
Her seyahatten döndüğümde bir sonraki seyahati düşünmeye başlıyorum. Tam da bu aşamada müşterilerimizin çoğu “Şimdi nereye gidiyoruz?” diye soruyor. Olumlu geri dönüşler almak ve müşterilerimizin çevrelerine ne kadar iyi vakit geçirdiklerini anlatmaları işimizin en önemli kısımlarından biri. Kulaktan kulağa yönlendirmeler, yeni işler geliştirmek ve iyi bir müşteri hizmeti sağlayabilmek adına inanılmaz önemli araçlardır. Eğer her bir misafirimiz, Cookson Adventures garantisi ile dünyayı keşfetmenin ateşli savunucuları haline gelirse, işimizi iyi yapıyoruz demektir.
Keşfe gittiğiniz noktalarda tahribata uğramış manzaralara rastlıyor musunuz?
Yaşadığımız kırılgan dünyayı korumak ve var olanı muhafaza etmeye çalışmak kaşiflerin seyahatlerinde önemli bir rol oynuyor. Cookson Adventures olarak, ziyaret ettiğimiz her lokasyonu bulduğumuz gibi bırakma sözü verdik ve insanların tarih boyunca dünyanın dört bir yanında verdikleri zararı tersine çevirmeye katkıda bulunan bir dizi proje yürütüyoruz. Örneğin, Galapagos Adaları’nda yüzlerce dev kaplumbağa yavrusuna barınak sağladık. Kolombiya’daki puma nüfusunu kurtarmak için bölgenin doğa koruma uzmanlarıyla birlikte çalıştık.
Günümüzde lüks, bir trend haline geldi ve ekonomik, çevresel, psikolojik ve sosyolojik pek çok etkisi varlığını üzerimizde hissettiriyor. Cookson Adventures gibi başka lüks seyahat şirketlerinin ortaya çıkarak bu kıymetli yerleri tehlikeye atma ihtimalleri sizi korkutuyor mu?
Evet, böyle bir endişe taşıyoruz fakat işin özünde, her seyahat şirketi, ziyaret ettiği bölgeleri korumakla yükümlü. Bu alanda öncü bir figür olarak, 2020 itibariyle tüm seyahatlerimizde karbon ayak izini büyük ölçüde azaltacağımızı duyurduk. Yeni jenerasyon bilinçli gezginler sayesinde, dünyaya verdiğimiz zararın farkına daha kolay varıyoruz. Önümüzdeki 10 yılda, yalnızca karbon salınımımızı dengelemek ve etkimizi sıfırlamak değil, aynı zamanda bu etkileri çevreye katkı sağlayacak şekilde tersine çevirip iklim dostu bir şirket olmak istiyoruz.
Cookson Adventures seyahat endüstrisinin yeni dönem beklentilerini nasıl karşılıyor?
Tükenmişlik ve benzeri konseptlerin Dünya Sağlık Örgütü tarafından tanınması ile beraber bu yaklaşımlar insanların gittikçe daha fazla ilgi gösterdiği küresel bir olgu halini aldı. Fakat gerçek anlamda kişiselleştirilmiş bir deneyim sunulması durumuna ender rastlanıyor.
Aynı Cookson Adventures’da müşterilerin birbirlerinden farklı olmaları gibi, wellness konseptinin de tamamıyla kişiye özgü olduğunu savunuyoruz. Kimse bize nasıl mutlu ya da tamamlanmış hissedeceğimizi söyleyemez. Bir taraftan da bilinçli nefes alma tekniklerinin gücüyle, zihni ve bedeni canlandırmayı da hedefliyoruz. Japonya’da doğan, doğada vakit geçirmenin iyileştirici etkisine dayanan “shinrin-yoku” (orman banyosu) gibi bilimsel olarak da kanıtlanmış pratiklerin uzmanlarıyla iş birliği yapıyoruz. Katılımcılara kilo verme, kas yenileme ve bağışıklık sistemi güçlendirme gibi fayda sağlayan soğuk terapiyi kapsayan Wim Hof Methoduyla çalışıyoruz.
Eğer son bir şansınız olsaydı nereyi ziyaret etmeyi tercih ederdiniz?
Baharda, Sibirya’da yer alan Baykal Gölü’nü ziyaret etmek isterdim. Dünyanın en büyük ve en geniş tatlı su gölü olmasının yanı sıra zengin bir biyoçeşitliliğe sahip. Adını Moğolca “doğa gölü” teriminden alan Baykal Gölü, yöreye özgü vahşi doğası ile adının hakkını veriyor.
Röportaj Derin Övgü Öğün Fotoğraflar Cookson Adventures
Curated No.9'u satın almak için tıklayın.